Günlerden salı öğlen servisini bekliyoruz. Çayımı alıp bahçeye çıkıyorum. Ağustos ayında üşüdüğüm tek şehir Erzurum olsa gerek. Yine de seni seviyorum Erzurum doğduğum ve doyduğum şehirsin.
Palandöken’e bakıyorum ne kadar da heybetli bir okadar da mağrur. Eskiden beri dağlar bana hep gücü ve yıkılmazlığı hatırlatır. Palandöken ise bir başka…
Ve servis geliyor, hemen karşılayıp selam veriyoruz. Hoşgeldiniz… Selfinaz nerede?
Selfinaz deniz gözleri dolu dolu bana bakıyor. Ne oldu Selfinaz diyorum cevap vermiyor. Küskün küskün bakıyor dokunsam ağlayacak. İçeri giriyoruz hadi derse çıkalım diyorum.
-Ben gelmiyorum diyor. Neden gelmiyorsun Selfinaz? Bugün ders yapmak istemiyorum diyor. O halde danışmanlığa çıkalım biraz konuşuruz. Kalkıp danışmanlığa geçiyoruz.
-Anlat bakalım canım ne oldu? Biri sana bir şey mi dedi. Selfinaz o deniz mavisi gözleri ile beni süzdükten sonra ‘’hocam bana ne kadar zayıfsın, evde yemek yemiyor musun, annen sana bakmıyor mu? diyorlar. Ben küçükken menenjit geçirmişim kilo alamıyorum deyip ağlamaya başlıyor.
Sana bunları kim söylüyor diyorum. Serviste söylüyorlar diyor. Selfinazcım onlar sana takılıyorlar seni sevdikleri için şaka yapıyorlar diyecek oluyorum Selfinaz düşüncelerimi okumuş olmalı ki ‘’hocam takılmasınlar istemiyorum annemde uyardı bu kıza takılmasınlar dedi’’.
Bir an Selfinaz ın zihinsel anlamda birşeyinin olmadığını düşünüyorum. Sanırım sadece akademik becerilerinde biraz sıkıntı var.
Tamam haklısınistersen aşağıya inip konuşalım. Kimler takıldı sana? ‘’Muhammet Emin’in annesi’’ diyor. Haa Talia Hanım. Talia Hanım çok sevdiğim değerli velilerimizden biri. Birlikte aşağıya iniyoruz. Talia hanım akvaryumun önünde Muhammet Emin’i oyalıyor. Merhaba nasılsın? İyiyim Esra Hocam sen nasılsın? Hamdolsun bende iyiyim ama Selfinaz sana darılmış onu konuşmaya geldik.
Selfinaz’ a bakıyor ‘’kız ben sana şaka yaptım, senin fiziğin çok güzel keşke ben de senin kadar zayıf olabilsem. Bak bana kilo bile veremiyorum.’’
Selfinaz şöyle bir baktıktan sonra ‘’evet sen şişkosun’’ deyip gülüyor, bizi de güldürüyor. Talia Hanım ‘’acaba ne nyapsam da senin gibi narin olabilsem? Özür dilerim deyip sosyal mesafeyi de unutup Selfinaz’a sarılıyor.
Bak gördün mü yanlış anlamışsın diyorum. Bir daha demesinler deyip barışıyor Selfinaz.
Bizim öğrencilerimizin dikkatimi çeken özelliklerinden biri de düşmanlık nedir bilmemeleri kin tutmamaları. Hep sevgi dolular. Hatta bazen bu sevgi boyut değiştirip öğretmenlerine servis rehberlerine karşı aşırı bir ilgiye dönüşebiliyor. Bazen de aşırı inatçı olabiliyorlar onu da doğru pekiştireçle aşabiliyoruz.
Neyse ki durumu düzeltip sınıfa çıkıyoruz. Selfinaz olanları unutmuş hiç üzülmemiş gibi konuşmaya başlıyor. Babasına kızıyor annesini dinlemeyip evi boyamadığı için. ‘’o senin baban öyle düşünmemelisin’’ diyorum. Benim için babalar saygınlık otorite birazda maddiyat demekti küçükken. Büyüdükçe saygı ve sevgi ön plana çıktı. Sırtımı dayadığım gurur duyduğum, güçlü, sımsıcak yüreği olan bir o kadar da ciddi olan babamı düşündüm bir an. Bu kez benim gözlerim dolu dolu Selfinaz’a baktım. Neyse ki farketmiyor. ‘’ Hocam babam evi boyamıyor annemde kızıyor’’ diyor. Anlıyorum ama sen onların işine karışmamalısın. Babana ve annene saygı göstermelisin, onlar seni çok sevip değer veriyorlar. Bir dediğini iki etmiyorlar değil mi? Evet diyor devamı gelmiyor. Hadi dersimize geçelim diyorum ama geçemiyorum. Bu ders ve sonraki birkaç dersimde sanırım anne baba hakkını, onlara nasıl davranmamız gerektiğini, sevgiyi saygıyı anlatmam gerekecek.
Bu bahsettiklerim anlatılmalı mıydı yoksa yaşantıyla mı kazandırılmalıydı? Sanırım her ikisi de… Benim görevim ise anlatmak olacak. Ancak ne kadar başarılı olacağım ise benim hayatımda ne kadar uyguladığıma bağlı olacak. Çünkü sözlerin etkili olabilmesi kişinin söylediklerini uygulayıp uygulamadığına bağlıdır. Yapmadığımız bir davranışı karşı taraftan beklemek ne kadar doğru olur?
Rehber Öğretmeni: ESRA İYİ